Ülkemizin eğitim macerasına yarım asırlık bir projeksiyon tutmak mümkün olsaydı, ilk göze çarpacak husus, bu kadar önem verilmesine, bu kadar bütün imkanların seferber edilmesine rağmen bu kadar başarısız olmanın gerçek sebeplerinin bir türlü anlaşılamamış olduğu görülürdü.
Eğitim projeleri üretilirken teknolojik, bilişim, bireysel gelişmeler hep bir adım geriden takip edildi. En ücra noktalara kadar okullar yapıldı. En uzak köylere elektrik, yol ve sudan önce okul ve öğretmen gönderildi. Ama ulaşımın bu kadar kolaylaşacağı hiç hesaplanmadı. Bugün artık birleştirilmiş sınıflarda eğitim savaşı veren tek öğretmenlerin acıklı türküleri bir anlam ifade etmiyor. “Dünyanın bütün çiçekleri” şiirini dinleyip gözlerimiz dolmuyor. Çünkü taşımalı sistemle eğitim faaliyetleri sürdürülmeye çalışılıyor. Bütün aksaklıklarına rağmen diğerinden daha akılcı ve daha verimli bir yöntem olduğu kesin. Gülünç bir şekilde, doğu bölgelerinde bir anlamı olabilecek “kızların okula gitmesi” kampanyaları batı bölgelerinde de uygulanıyor. Batı bölgelerinde asla kız çocuklarının okula gönderilmemesi gibi bir sorun olmamasına rağmen “haydi kızlar okula” diye afişler asılmasının tuhaflığının tek nedeni var. Ülkenin birbirinden çok farklı şartlarına aynı kafadan çıkmış tek tip eğitim uygulanmaya çalışılmasıdır. Devasa büyüklükte bir teşkilatın tek merkezden idare edilmeye çalışılması da başarısızlığın önemli nedenlerinden biri olarak görülmektedir.
Uygar ülkelerin düzeyine ancak eğitimle çıkabiliriz. Bu doğru bir önerme. Ama eğitim, sloganlarla, basma kalıp düşüncelerle, dar ve bağnaz düşünceli ruhbanlarla sürdürülen bir eylem olmamalı. “Bilim” “Çağdaş” “Avrupa” “Uygarlık” gibi terimlerin geçtiği cümleler kurarak bu sorun çözülebilseydi, bugün çoktan muasır medeniyetler seviyesini geçmiş olurduk.
Eğitimin bireyin özgürlük alanını genişleten, seçme hakkını ve özgür iradesini geliştiren, dünyayı ve evreni doğru algılayıp, kendini doğru bir şekilde ifade etmeye katkı sağlayacak bir yapıda olması gerekiyor. Eğitimin bireysel yetenekleri geliştirmek üzere kurgulanması, bireyin kendi arzu ve isteğine göre yapılanması şarttır. Yoksa ortaya çıkan şeye eğitim demek mümkün değildir. Ortaya çıkan şey ancak diploma sayısındaki artış olacaktır. Gelişmiş ülkelerin eğitim düzeyine sadece diploma sayısındaki artışla ulaşmanın mümkün olmadığının, henüz farkına varıldığını söylemek çok zor.
Kadınların, bireysel olarak kadınlık yeteneklerini, kadına ait dünyalarını, kadın olarak varabilecekleri yeni ufukları hedeflemeden uygulanan eğitim sürecinden kadınlıklarını geliştirerek çıkmaları mümkün değildir. Bir diploma sahibi olmak, bir işte çalışabilmek, ekonomik özgürlüğünü elde etmesine önemli bir katkı sağlamak gibi hedefler bu açıdan bakıldığında çok da önemli değildir. Eğitim sadece bir üst sınıfa geçmenin aracı olarak görülmemelidir.
Eğer kadınların bireysel yetenekleri göz önünde bulundurularak, onların duygu ve düşünce dünyalarına hitap edebilecek yeni eğitim projeleri kurgulanabilirse, kadınların kendilerini geliştirebilmeleri oranında toplumun bütününe müthiş bir enerji ve güç olarak dönecektir.
Kadınlar, eğitim çıkmazında kendine düşen pay kadar sorunun bir parçasıdır. Ama kadın olarak sorunları bu ölçümde ikiyle çarpılmalıdır.
ÜMRAN TOLUN ARMAĞAN
Kaynak:http://www.kocaelininsesi.net/yazar.asp?yaziID=146