Öncelikle bu siteyi bana tavsite eden ablama çok şey borçluyum cesur yüreği ve azmiyle bu yaşımda bile bana örnek oldun teşekkürler ablacım
Seyduna şahrud iki sevdalı ırmaktır elbruz eteklerinde
Asırlar boyu birbirine inatla akarlar
Kavuşamamanın hasreti vardır yüreklerinde
Sevdalarını sularında yıkarlar
Bilinmez pek sevdaları
Tertemizdir el değmemiş kirletilmemiştir
Sessizce akıp kavuşmayı beklemeleri
Belki de bunun içindir
Seyduna şahrud iki sevdalı ırmaktır elbruz eteklerinde
Hayat verir baştan yaratır akıp geçtiği yerleri
Bir hüzün vardır elbette öykülerinde
Diyardan diyara anlatılır türlü efsaneleri
Şahrud türküler söyler seydunasına
Seyduna hırçınlaşır daha bir gür akmaya başlar
Artık tuz basılmıştır dermansız yarasına
Yer gök inler dile gelir dağlar taşlar
Seyduna şahrud iki sevdalı ırmaktır elbruz eteklerinde
Şahin gelip dalına konar şahrudun,seydunanın suyundan içer
Umutlar tazelenir alamut kalesinde
Taş üstünde güller açar
Seyduna şahrud artık bir olmuştur
Ayrı ayrı anılmaz adları
Gayrı ayrılıgın vakti dolmuştur
Onun içindir bu sessiz feryadları
Seyduna şahrud iki sevdalı ırmaktır elbruz eteklerinde
Yüreğine kor düşen alır düşlerini ona gelir
Binlerce söz vardır sevdaya dair derinliklerinde
Bazen sevdalılardan geriye bir tek bunlar kalır
Göz göze gelir hüzünlenir seyduna şahrud
Sevdalılar sularına karışmıştır
Kavuşmak onlar için sadece bir umud
Seyduna şahrud buna çoktan alışmıştır
Tarihten iki ayrı coğrafyaya damlayan
İki ayrı yürekte durmadan kanayan
Seyduna’yla Şahrud
Yüreklerin akarken bıraktığı izi
Birbirlerinin gözlerinde aradılar.
Yoktu.
İki iklim farkıydılar
Ne zaman göz göze değseler
Yangın çıkmayacak denli uzaktılar.
Yalnızca aynaların dökülen sırrına yansırdı
Üçüncü bir kente düşmüş suretleri
Şahrud gökyüzü geliniydi.
Yüzüne bulut inse dolardı masal gözleri.
Bir solukluk rüzgarda bile
Usul usul kanardı gelincik bedeni.
Seyduna yeryüzü cehennemi.
Ölüm, çağrılı uçurumlarda sınardı sevdasını
Yalnız ufuk çizgisinde buluşurlardı,
Onu da güneş günde iki kez ateşe verirdi.
İki iklim ayrıldılar.
“Ya Şahrud!” dedi Seyduna
“Gözlerime mermi diye sevdanı sürdüm.
Ardına bakma, gözyaşımla vurulursun.
Su gibi git.”
Şahrud’un yüzüne keder mayın gibi durdu.
Ve zaman gözlerinin su yeşilinde kuruldu.
Hüzün bir Buda heykeli gibi çırılçıplak,
Yüzlerine oturdu.
Rivayet odur ki,
Şahrud vardığı denizlerde hala
Seyduna türküleriyle uyanmakta,
Seyduna, Şahrud’un gözlerinden kalan
Masalla yaşlanmakta.)
(biliyorum!
sen yine parmak uçlarında üşüyosun,aramızda kıvrılıp yatan uzaklıga
inat,ayaklarınla kasıklarımın kasıgasını,ellerinle yüregimde yaktıgın
ateşi düşlüyorsun.sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta ve çırıl
çıplak bir ırmaga dönüşüyor yatagımızda apansız,parmakların tıkır tıkır
işliyor iştahla,biliyorsun yaşamaktır aşk, geceyle gündüzün sessiz
geçişimidir bir uyku bogazında,DELİCE BİR YANGIN PARMAKLARININ
BUZULUNDA......
alıntıdır devamı gelicek ....